Sayfalar

Perşembe, Şubat 22, 2007

Biraz da potansiyel uzmanlığım hakkında

Canlıların çıkarı nedir? Canlıların neyin, neye göre iyi olduğuna karar verir? Bir kararın, diğerinden iyi olduğunu nasıl anlayabiliriz ki?

Tamam, bu sefer biraz eğitimimle ilgili konuşacağım. Yüce bilgin, Richard Dawkins (bir zoolojist ama genetik konusunda oldukça yetkili) yazdığı kitaplarda çok güzel noktalarda, çok mantıklı açıklamalarda bulanan bir insan. Kendisi ile tanışmam "Gen Bencildir" ile oldu, birlikteliğimiz "Kör Saatçi" ile devam etti. "Gen Bencildir" insan ben-ciliği üzerine etkileyici bir bilimsel roman.

Olayı burada tekrardan yazmayacağım çünkü sayfalarca uzun sıkıcı bir yazı haline gelebilir. Biliyorum bıktınız benim deterministliğimden ama canlı davranışlarının çoğunun, arkaplanda yatan ve istatistiksel olarak kanıtlanabilen bir çıkar sağladığının kanıtı veriyor kitap: mümkün olduğunca gen(ler)i bir sonraki nesle aktarmak. İlginizi mi çekti, buyurun okuyuz; böylece aile büyüklerinin, küçükler uğruna "kendilerini feda ederken" ne tür bir kazanç elde ettiğinin farkına varabilirsiniz.



Üstte gördüğünüz kör saatçi ise, genleri öven; evriminin mantıklarını tartışan bir kitap. Oldukça etkileyici olduğunu söyeleyebilirim. Bu kitabı okuduğunuzda ise şu sıralarda gözümüze gözümüze batırılan "Küresel Isınma"dan biraz daha az korkabilirsiniz. Bu konuda azıcık bir doluşla şunu yazmışlığım oldu: (bkz: kuresel isinma)

Bunlar işin detayları, arkaplanları. Bunları bilmek hayatta bir yarar sağlıyor mu? O konuda bir şey diyemeyeceğim ama şu an için bana bir getirisi yok. Arayışlarda olduğum şey bu. Gerçekten bir yararım olabilir mi?

Her neyse, Occam ustamın usturasına göre basit olan güzeldir; nedir? Erman'a katılıyorum demektir. Ivır zıvırı boşver, yaşamana bak. Kesinlikle. Ama olmuyor, olamıyor. Bir türlü içim(iz) rahat etmiyor, kendimizi bir acayip düşünürken buluyoruz. Bundan kaçış olamayacığını anladım, bunu kabul ettim; gerisi keyif.

Bir fikir peşindeyim, ama öyle göstermiyorum :)

bu sabah erken uyandım

evet,20 günlük bir antep macerasının ardından 2 gün önce beni benle bırakan tek yer olan evime geldim.antep macerası derken biraz içim burkuldu çünkü eksik kaldık biraz , saygıdeğer arkadaşım erman çelen yoktu aramızda.ama bir çayırgan vardi ki üff üfff.herneyse epeydir hiç olmadığımız kadar daha sık ve uzun süreli görüşmeler yaptık bu sefer.tabii genelde bunuda bu işleri pek sevmeyen arman adama borçluyuz.yani hemen hergün dışarıda beraberdik.ilginç olan ise başka yoktu.bir başka hiçbirşey yoktu.işte bu süreç içerisinde bize bizden başka fayda olmadığını anladım.aslında bu süreç içerisinde birçok şey anladım veya anladığımı sandım ancak üst komşum modemini kullandığımı anlayınca şifre koymuş ve bende tekrar 10 sene önceye dönüverdim bir anda ve haşim haşim 146 çevirmeye başladım.dolayısı ile içimi dökemedim buralara.dün gece biraz bişeyler karaladım ve uykuya daldım.ama uyuyamadım.bu mevsimde sivri sinekmi olurmuş anlamadım.ordanda küresel ısınmanın ne kadar boktan birşey olduğunu keşfettim.böyle giderse bir kış günü evde sivrisinek kovalarken bir yaz günüde soba başında kestane yapabileceğimi düşündüm.ve bu sabah erken uyandım.küçücük bir sivrisinek gecemi altüst etmeye yettide arttı bile,huzurum kaçtı.

gönülçelenin yazısını okudum kısmen katıldım kısmen açmak istedim ama çok uzun yazıların işe yaramadığını faarkettim.başını okurken aklına geleni yazarken unutuyorum.bu sebepten cevap olarak birşey yamadım.bundan sonrada daha kısa, öz ve vurucu cümleler yazabilmeye gayret edeceğimi peşin peşin belirteyim.ama yaptığım çıkarımı tek cümleyle "umudunu kaybetmek özgürlüktür"olarak belirteyim.

armisim sana ellerine sağlık demkten başka birşey diyemicem.logoları sana bugun yollarım.ama ellerini kollarını kireçlendirme be baba,,kenidini bilgisayar başında bulduğunu düşündüğünü düşünüyorum ancak başka yerlerdede kendini bulabilecğinden eminim.

buarada TİCARET ŞİRKETLERİ isimli ansiklopedik bir kitap aldım.artık buişin bilmediğimiz proseduru kalmayacak.bununla beraber şimdi açıklamayacağım birkaç proje var.anlıyacağınız artık şirketimizi yavaş yavaş somutlaştıracağız.erman senden ricam bize bir isim ve logo bul.bu işlerinde uzmanı sensin nede olsa.

gittigidiyorda dukkan açma olayınada baktım.gayet kolaymış sadece aylık 25 ytl isitiyor.ama pekte mantıklı gelmedi çünkü dukkan olarak satış yapına listenin en altınada kalıyo.bence yine artırma şeklinde satışlara devam etmek lazım.buarada aklınıza gelen sektör fikirlerinizide lütfen paylaşın.sonuçta sektörsüz bir şirket işe yaramaz.

Yaziyorum, sonra sileceğim

İki gündür sabahı bilgisayar başında, bileklerimi kireçlendire kireçlendire ediyorum. Şimdi ne yaptığımı gösteremeyeceğim ama güzel oluyor hakkaten. Bu seferki işimin önü daha açık. En azından son teknoloji kullananınca seviniyorlar.

Her neyse, Metin iki gündür seni arayacağım da unutuyorum sürekli. Dedim Galdirim'a yazayım da o hatırlatsın bana; sonra bir baktım üç yazı döktürmüşsün. Hey maşallah. Şimdi dersten önce 1 saat kadar uyuyacağım, ama gelir gelmez okuyacağım haberin olsun.

Bunun yanında http://www.sunarticaret.com bizimdir, bizim olacaktır artık :)
Bugün yarın benim hosting'imin tutulduğu yere yönlenir, ben senden logoları bekliyor olacağım. Direk telefondan da arayabilirsin, tüm günüm boş neredeyse. Büyük ihtimalle boş zamanda yakalarsın.

Yok derin düşünceler, dağılın şimdilik.

Hobaaa heeyyttt : )

The Fountanhead i okumadim, onun hakkinda yorum yapamayacagim ama bazi seyler soyleyebilirim yine de.

Acikcasi katilmiyorum Sinan Cetin'e ve onun (bence) laf salatasi ideolojisine veya fikrine :) Bencilik veya Bizcilik degil benim temam ama bence Sinan Efendi kendisiyle cakisiyor.. Diyor ki:

"Ama bilim, zenginlik, hayatı kolaylaştıran, yaşanılır kılan her türlü buluş, bilgi 'kendi çıkarları için çalışan' ,işini iyi yapan Ben-cilerin eseriydi"

Ve sonra diyor ki :

"Türkiye'de eğer The Fountainhead iyi okunmuş olsaydı; hiçbir ideoloji aklın önüne geçmez, 'Türkiye inanç dolu militanların cenneti olmak yerine meslek sahibi insanların ülkesi olurdu' ".

Ve sanirim ulkenin durumunun daha iyi olmasini kendi kicini kurtarmak icin istemiyor cunku onunki zaten kurtarilmis durumda, belli..

Bencilik Bizcilik diye bir ayrim yoktur diyorum. Kendimi suna inandiriyorum : Dunyada sadece bencil insanlar vardir, ve herkes, ama herkes, kesinlikle bencildir.

Metin'in de degindigi konudan gelmem gerekirse aciklamaya, karsiliksiz sevmek diye birsey yoktur, olmayacak, olamayacaktir.

Ha simdi bu kanaate nereden vardim. Bence basit; hayatta aslinda herseyin cok ama cok basit oldugu gibi. Insanlar duygulariyla yaratilmistir beyler. Daha sonra ortaya atilan cikar, karsilik ve getiri gibi kelimeler de yine insan icadidir ve maalesef eksiktir. Bunlara dayanarak felsefe yapmak olmaz. En temel gorusum sudur ki; her insan duygulari icin yasar. Ve her insan yaptigi herseyin karsiligini alir, oyle veya boyle.

Dusunun ki bir insana asiksiniz. Diyorsunuz ki: "Baba ya yok bole bisi yani, hayatimda ilk defa birini karsiliksiz seviyorum, onu sadece o oldugu icin felan yani". Oyle mi gercekten? Hica gercekten dusunuyormusunuz 'karsiliksiz' tabirini kulanirken ne kastettiginiz? Siz her ne kadar dusunmeseniz de aldiginiz bir karsilik var. Mutlusunuz diyelim boyle bir insani sevmekten ve karsilik beklemiyorsunuz. Daha ne karsiligi zaten? Mutlusunuz diyorum ne karsiligi? Hayatta yapilan bircok sey huzur, mutluluk bulmak icin degilmidir? yemeyin simdi beni.. Mutlu oluyosunuz lan, o yuzden sizin askiniz karsilikli.

Ben seviyorum ulan. Cok seviyorum hem de. Ama karsiliksiz degil, beklentisiz degil. Bekliyorum biseyler huzur duymak belki, ya da tutunacak bi dalim olmasi, ya da ne biliim aci ceksem de olur en azindan ciddi bir ugrastir benim icin ve bunlar benim askimin karsiligidir.

Kimse bu dunyaya babasinin hayrina bisey yapmak icin gelmedi (ki babasina hayir almasi da karsiliktir ya neyse, laf oyle). En hayirsever, en comert, en verici, en en insanlar en olduklari icin huzurludur veya Edison ampulu buldugu icin gurur duymustur. Hitler alman irkina inanmisti ve inancalari ugruna savasiyor olmak buyuk ihtimalle ona keyif vermisti, yani alman halki oyle daha iyi yerlere varicagindan degil, kendisi bu sekilde tatmin oldugu icin.

Annem bana birsey olmamasi icin canini verir eminim, ama o ancak o sekilde aradigi huzuru bulabilir cunku, bana zarar gelmesini gormek ise ona aci vericektir yalnizca ki bu 'annem icin' bir goturudur.

Ask, mask nedir felan, birakin boyle seyleri.. Hayattan keyif alin ulan.. Anin tadini cikarin, kac gununuz kaldi kim bilir ibneler? Para kazanin, kiz kaldirin ne biliim el arabasina binin ama naapiyorsaniz cabuk yapin yoksa hayatiniza insanlar giriyor ve coguna insan demeye dilim varmiyor.

Sadece yasamak istiyorum ama "istedigim gibi yasayabilmek icin gerektigi gibi yasamaktan" cok sikildim. Girdik bi boka ama du bakalim sonunu goremiyorum.

(ben-biz)ciyiz

Dünya bizi kurtarma ve bize iyilik yapma aşkıyla dolu insanlar tarafından hep kana bulandı. Tarihteki bütün savaşları içi iyilikle dolup taşan,kendini bir dava uğruna feda ettiğini düşünen kurtarıcılar çıkardı.Hitler Almanlar' ı, Stalin işçileri, Mao köylüleri kurtarmak için dünyayı kana buladı.Milyonlarca insan kurtarıcıların şefkat dolu ellerinde can verdi.Onlar hep Biz dediler, hiç Ben deyip kendilerini düşünmediler.Ama bilim, zenginlik, hayatı kolaylaştıran, yaşanılır kılan her türlü buluş, bilgi kendi çıkarları için çalışan,işini iyi yapan Ben-cilerin eseriydi.Onlar hiçbir zaman "biz" olmadılar.Sadece işlerini iyi yapmaya çalıştılar ve bizlere rağmen başardılar.Promete ateşi hediye ettiği insanlar tarafından yakıldı.Edison ampülü bulurken, karısı tarafından toplum ve ailesi ile ilgilenmeyen bir anti-sosyal olarak suçlandı.Galileo dünya yuvarlaktır dediği için bizciler tarafından işkencelere uğradı.Bireysel akıl, kalabalıkların onaylamadığı bir büyük güç her çağda saldırıya uğradı.Kalabalıklar, yaratıcı bireye saldırırken ellerindeki silahı hep iyilik, fedakarlık, hayırseverlik kurşunlarıyla doldurdular.Ve hep yaratılan değerleri üleşmek, bölüşmek, paylaşmak istediler.Mesela televizyonu seyrettiler fakat televizyonu bulan adamın adını hiç öğrenmediler.Otomobile bindiler ama Ford'un servetinden şikayet ettiler.İnterneti kullandılar ama Bill Gates'i çok para kazanmakla suçladılar. Tükettiğimiz her türlü zenginliği paranın bir oyunu olarak ele almayı tercih ettiler.Sistem, kapitalizm, tüketim toplumu gibi adlar takıp eleştirdiler. Türkiye'de eğer The Fountainhead iyi okunmuş olsaydı; hiçbir ideoloji aklın önüne geçmez, Türkiye inanç dolu militanların cenneti olmak yerine meslek sahibi insanların ülkesi olurdu.Bir işi iyi yapmak, işine saygı duymak, o işi başarmak bu o kadar çok aşağılanmaz insanlar yaptıkları işten, üretmekten ve para kazanmaktan utanmazdı.Elinizdeki bu kitap dünyanın fedakarlık tüccarları tarafından yok edilmemesi için bir akıl kalkanıdır.Ben'in bir savunucusu ve kalabalıklara karşı duran yaratıcılara armağandır. Aklın ve mantığın yolunu izlemek isteyen herkese bu rehberi takdim etmekten onur duyuyorum.

sinan çetin

ideolojiyi aklın önüne geçirmemek için ne fountainhead nede başka birşey okumaya gerek olmadığını düşünsemde yinede bence gayet başarılı bir yazı..bu güzel yazı için sinan beye teşekkürlerimi sunuyor ve en kısa zamanda bir fountainhead ediniceğime dair söz veriyorum.

Sevgi veya yeteri kadar sevilmeye dair..

HANGİ NEDENLE SEVİLMEK İSTİYORSUNUZ?
Yoksa sizde: Aşkperestlerin yüzde doksan dokuzu gibi, sevginin en büyüğünün, en kutsalının nedensiz, koşulsuz, akılla-mantıkla izah edilemeyen bir sevgi türü olduğuna mı inanıyorsunuz..?Yoksa sizde: "Ben hiçbir şey için sevilmek istemiyorum, kendim için sevilmek istiyorum, yaptığım, söylediğim, ya da düşündüğüm herhangi bir şey için değil. Kendim için. Vücudum için de değil, aklım için de, kelimelerim, çalışmalarım, eylemlerim için de değil..." mi DİYORSUNUZ.. "Yoksa siz de: Sevginin nedensiz olmasını mı istiyorsunuz?Yoksa siz de: " Sevgi her nedenin, her mantığın üzerindedir. Sevgi kördür. Ama sana göre bir şey değil o. Sende ticaret yapan, ama asla bedavaya vermeyen, hesapçı bir dükkâncı ruhu var! Sevgi bedava bir armağandır. Her şeyi aşan, her şeyi bağışlayan, kocaman, bedava, şartsız bir armağandır. Bir insanı iyi yanları için sevmekte bir cömertlik var mı? Ne vermiş oluyorsun ona? Hiçbir şey. Soğuk adaletten başka ne ki o? Zaten hak ettiği şey, o kadar!" mu DİYORSUNUZ..?Yoksa siz de: " Aşkın gözü kördür " - " Aşkla mantığı, sevgiyle aklı bir arada düşünememek saçmadır " - " Aşk: Koşulsuz bir sevgidir..." dir mi DİYORSUNUZ..?
O ZAMAN SİZ HAK EDİLMEMİŞ BİR SEVGİ İSTİYORSUNUZ!
Kısacası, aşk hamasetine pabuç bırakmaya hiç gerek yok!Çünkü, aşk üzerine yaratılan bütün bu efsanelerin altında büyük çıkarlar yatmaktadır.Çünkü: "Aşkın gözü kördür" deyip duranların, aslında bir durum tesbiti yapmanın ötesine geçip, ÜSÜTÜNE bir de talep belirtiyorlar:Çünkü: Sadece "aşkın gözü kördür" demiyorlar, " KÖR olmalıdır " diyorlar yani, aynı zamanda...
SİZCE: Bir insanı iyi yanları için sevmekte bir cömertlik var mıdır?
Yani, marifet insanı: " Kötü yanlarıyla da sevmekmidir? 0nları da sevgiye değer, sempatik, sevimli bulabilmekmidir...?Bunlar milyonlarca avantacının, hak etmediği sevgiyi isteyen milyonlarca bedavacının, hak etmeden beklediği cevaplardır..!!!ÇÜNKÜ: Kör gözlü sevgilinin, " Nedensiz sevme garantisi " rehaveti içinde, " Olduğu gibi " varolabilme lüksüne kavuşmasının adı da AŞK olur o zaman!ÇÜNKÜ: Koşulsuz sevgi; Bir insanın sevdiğinin karşısında, başka hiçbir yerde rezilleşemeyeceği kadar rezilleşme özgürlüğüne kavuşmasıdır!Hiç rolsüz bir şekilde en aşağılık yanlarını ortaya koyabilmesi ve bütün bunları o sevgiyi kaybetme korkusu duymadan yapabilme özgürlüğüdür özetle...
İşte aşkın gözü kör olmalıdır doktrininin insanlığa büyük armağanı.
Aşk böylesi, müthiş bir suç ortaklığımıdır sizce..?Karşılıklı her türlü pisliğin, her türlü kişilik defosunun üstünü kapatmak üzere varılmış sessiz bir konsensusumudur sizce AŞK?