
Neyse bugün de durum pek farklı değil, tam ders çalışııyordum elektrikler gitti. Azıcık mum yaktım, fiziksel ihtiyaçlarımı gidermeye başladım. O zaman mumu sevdiğimi hatırladım. İnsanı düşünmeye iten bir yönü var. Lamba gibi değil, lamba sıçıyor ortalığa. Mum karanlığa karşı savaşıyor gibi biraz, yaşlanıyor, titriyor, bir sıcaklık yayıyor. Canlı gibi biraz da, yalnızlık alıcı.
Lamba öyle mi? Soğuk beyaz bir ışık kaynağı o (yenileri diyelim). O kadar çok titriyor ki, biz bir bok anlamıyoruz. Hiç elimizi yaklaştırma ihtiyacı duymuyoruz, zaten karanlığın da a.g.d. şerefsiz şey. Mayıştırıyor mu desem sanki? Öyle bir şeyler.
Hem bak bugün mum ne yaptı: ben koydum bunu bir başka sıvılaşmış mumun içine, donsun; ayakta dursun diye. O da öyle yaptı. Sonra yavaş yavaş bir tarafa yatmaya başladı, yattı, yattı, yattı. Yatarken yattığı taraftan azıcık erimiş mum damladı, arkası geldi. Mum eğilirken, bu yandan oluşan sarkıt aşağı doğru büyüdü sonra dondu ve destek haline geldi. Mum devrilmeyi durdurdu, öyle yanmaya devam etti. Sonra mum eridikçe, destek de üstten üstten erimeye başladı; en son gazeteleri yakacak diye üfledim; her şey dondu. İçeriden "bip" sesi geldi, sebil seslendi...
Bu arada Pazar günü Ankara'ya gidiyorum uleyn. Linux'culerin toplantısı var, katılım zorunlu. Cmt gecesi çıkacağım, yolda uyuklayacağım, dost göreceğim biraz, sonra ertesi gece bir daha yola çıkıp okul yaşamıma devam edeceğim. Var mı bir isteğiniz?
Düşündüm de yorgunum, hem de çok yorgunum.
Selametle