Sayfalar

Perşembe, Mayıs 15, 2008

Nostalji

öğle yemeği için ara vermişiz okulda yemek yemek için Bahçeköy beldesi civarında olan bir kebapçıya gidilir.
yöresel olma amacı taşıyan kebapçı antep lahmacun yaptıgı yetmezmiş gibi birde söhürmeli lahmacun yapmaktadır. Arka fonda ise"Hele hele hele antepli" çalmaktadır.
Bu şarkı ile oynama iç güdüsü kabaran bana arkadaşlardan biri ulan şimdi şurda halay çeksen ne komik olur degil mi der?

Benim aklımda birden şimşekler fırtınalar Nimbostratus bulutları derken ( sonunda bende bir terim kullandım)
Oda nesi kırmızı ışıklarda müzigi son ses açıp halay çeken bir gurup gözümde canlandı. anlattım kendi kendime eğlendim ve milletin mal mal bakışları içinde lahmacunumun içine bahdenizleri sararak yedim...

Pazar, Mayıs 11, 2008

Ne insanlar gordum icinde 'insan' yok...

(Yasal Uyari: Assagidaki materyal bir deneme olup, fikren ve zikren tamamen yazarina aittir. Benzer sekilde sacmalamak yazarin iznine tabir bir harekettir. Yazar ne paragraflar arasinda bir butun oldugu iddiasindadir, ne de yazinin okuyucusuna birsey katacagi konusunda israrcidir. Saat 4.00 am olmustur ve yatmak icin ezani beklemektedir.)

Yok valla; bu sefer her zamanki gibi espri olsun, ortama mizahla dalayim diye yazmadim o basligi. Birsey kastediyorum. En basta kendimi. Cok fazla birsey anlatmayacagim arman, omer, metin ve tarik... Ne de olsa ben yazi gider, soz kalir bir insanim :)

Dedim ya, en basta benim o 'icinde insan' olmayan. Cunku bence insan olmak demek benler icin ben, senler icin sen olmak demektir. Insan olmak ne oldugunu bilmektir.

İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır

(Evet. Allahim, yazima siirlerle renk katiyorum, daldan dala ucuyorum...)

... demis Yunus Emre 700 yil once. Nah su an ben bu siiri yasiyorum. Kim oldugumu ogrenmek istiyormus gibi yapip, bos bos oturuyorum. Ne istiyorum ben? Yine ne zamandir yaptigim gibi her bos zamanimda 'ne yaptigimi' sorguluyorum. Yoo yoo, tost degil yaptigim. Rol yapiyorum ben, kendime bile farkettirmeden. Ne buyuk oyuncuymusum(n,z) ben(sen, onlar).

Hicbir zaman hayatimi yasayamayacak olmanin korkusu icerisinde babamin 'hayat zor' undaki 'hayat' a dogru atiyorum adimlarimi, bilincsizce. Ne kendini tanimaya firsatim oldu bugune kadar, ne de bu dogrultuda bir girisimim. Ama sundan eminim ki ben kendim degilim arkadas. Ben benim diyen varsa ciksin, buyursun. Saygi duyarim acikcasi kendisine. Velakin ben diyemedim.

Bu kendin bilmek olayinda su ana kadar somut bir kanaate varamadim. Somut bir kanaate varirsam, veya somut kanaat bana varirsa bilin ki haberiniz olacak. Galdirim sagolsun...

Sunu belirteyim hemen ki, sonradan unutmayayim: ben ne armana katiliyorum acikcasi, ne de omere (gerci omer de kim? bir yerden tanidik geliyor ama... :) ) (ayrica hos, armanin yazilari katilinacak veyya !katilinacak bir iddia tasimiyor ama olsun, ben katilmiyorum)

Omere katilmiyorum cunku "Bayram ziyaretinde hiç görmedigi bilmem kaçıncı kuzenin amcaoğlunun evinden oturmuş aklını yedigi tatlıya yoran çoçuk" bence guzel bir insan. Herkes yapmaz, yapamaz cunku. Yalniz oldugu kanisinda da degilim acikcasi, nitekim yalnizlik, armanin da belirttigi gibi, goreceli bir kavram ve dilimiz ingilizce degil.

Ben sahsen 'o' cocuga ozeniyorum, cunku o benim eski halim, yani kendi cocuklugum. Simdilerde ise hayat denen kac perde oldugunu onceden bilemedigim bir oyunda, tamamen disgudusel bir sekilde ezberledigim rolume daha uygun oldugu varsayimiyla "sosyal" lesiyorum. Artik o bilmem kacinci (ki direkt kuzenim olurlar) dereceden akrabalari daha cok umursuyorum, ariyorum vs...

Ha bundan "aslinda zkimde degil" anlami cikmamali, nitekim zkimde. Asil anlatmaya calistigim kendi magarami ozledigim ve bu sekilde bir yasamin bana vaad ettigi mutlulugu/huzuru anlayamamis olmamdir. Ben 'beni', yani bir yerde cocuklugumu, magarami ozluyorum. hani armanin bahsettigi magaradan sanirsam. Ama pek bir istekliyim o magarama donmeye/girmeye. Nitekim benim magaram benim icin huzur ve, armaninkinden farkli olarak, yasam dolu (idi).

(Konuyla alakali bir resim eklemessem icimde kalir)

Arman'a katilmiyorum demisim madem, bir dayanak bulmam lazim simdi. Ilk aklima gelen sey su: bana gore senin bahsettigin yalnizlik senin verdigin tariften biraz farkli. Gerci, sen oyle dedikten sonra, 'yok senin yalnizligin oyle degil' demem sacma olur ama yine de belirteyim: Bence bahsettigin olgularda ki ogeler bir yalnizliga ait degil. Ben daha cok 'alternatif sosyallik' diyebilirim. Yine bana gore bu dunyada pek bir az insan gercek yalnizligin dinginligini anlayabilecek ve zorluklarina katlanabilecek kadar sansli. Mesela kitap okumak; bence yalnizligin parcasi olmamali. Ya da 20 dakika da yemek yemek, veya diyet yapmak; bence yine yalnizlikla ilgili degiller. Ha sunu diyebilirsin: "Bunlar yalnizlikla ilgili diye demedim bunlar beni hayal dunyamin yansimalari sadece". Ben de saygiyla onunde egilir, takdir ederim :) Ne de olsa benim de hayalimde hep bunlar var be Arman. Keske bende yemegimi 20 dk da yesem, yanima bir kitap alsam da kuytulara kacmadan, en gosterisli bir sekilde "'burda' degilim" diyebilsem. Ahhh ah. Ne diyordum, 'alternatif sosyallik'. Bence kitap okumanin bir insanla sohbet etmekten bir farki yok. Ayni sekilde yemek yemenin de. Cunku nacizane gorusum der ki: bir yerinde insan olan hersey insandir, ve adi, sekli veya hissi ne olursa olsun insanla hasir nesir olmanin parcasidir. Nitekim yemegin de, kitabin da ucunda hep ayni halt: "insan"...

Eveeett. Gecenin bir yarisi sacmalamis olmanin verdigi huzurla yatagima goz kirptigima gore artik vakit gelmis olmali... Her ne kadar yazdiklarimdan 'su kadar' tatmin olmus, 'ne gozel dedim he mi?' demis olmasam da yatacagim okuyucu. Velhasil hepimiz insaniz di mi? Ah birde kendimiz olabilseymisiz...