Sayfalar

Pazartesi, Kasım 27, 2006

Ulan?

Neredesiniz, huuu kime diyorum...

Cumartesi, Kasım 25, 2006

Her aşk bir tercih; her tercih bir ukte, bir keşke barındırır*

Benzetiyor, benzeşimler yaşıyoruz şu garip dünyada. Çok da hoşumuza gidiyor, imalı imalı konuşuyoruz. Ne kadar benzeşirsek o kadar akıllı oluyoruz, ne kadar benzersek o kadar farklı oluyoruz; ya da öyle olduğumuzu sanıyoruz belki de. Her neyse, sonuçta bir şeyler oluyor. Önemli olan da bu.

Yaşamımdaki yüzlerce karar aşamasından biri hala geçerliliğini sürdürerek yaşamı renklendirmekte. Artık masamın üstündeki işler birikmiyor, evim toplu kalıyor, sabahlalamar keyif için yapılıyor, konuşacak/okuyacak bir şeylere hevesle bakıyorum. Bir şeyler üretmek de güzel. Son zamanda okuduğum kitaplar bunun üzerinde çok duruyorlar: "Ölümsüzleşmek". Öyle bir şey yaratmak ki; seni, beni, bizi ölümsüz yapsın. İsim dediğimiz etiketi nesillerce taşısın. Düşündüm, itiraf etmekte teklesem de, kesinlikle benim de amacım budur dedim. Yani tamam dünyaya hizmet etmek hoş bir şey de, isminin bilinmesi ondan daha güzel değil mi? Öyle öyle...

Hayatımdaki metaforlardan birini de yok etmiş bulundum dün. Yapamadığım işlerin bir sembolü olarak sürekli gözüme batıyordu, utandırıyordu beni. Her sorana, dönemeçli cevalar veriyordum. Evet evet, bildiniz puzzle'mdan bahsediyorum. "Yaparız, aslanız biz; en kralı hangisi" diye Aslı'yla aldığımız ve sanırım Ağustos'tan beri evdeki masanın üzerinde ilerlemesiz duran puzzle'ı dün bitirdim. Ama öyle bir gazla ki anlatamam size. 3 gün - 3 gece uykusuz kaldım, belim büküldü, sağ kol kası yaptım; o kadar yani. Ama değdi. Dün o son parçayı takmak en güzel kısmıydı işin. Sonra geçip 10 dakika falan izlemişimdir kendisini. Hehe, halbuki neyini izliyorsam. Oldu bitti işte. Hatta o metafor öyle kuvvetliydi ki benim için, eksik olan bir parçası varmış diye zannettiğimde oldukça moralimi zorladı. Dedim, "Hah, senin işler böyle olacak: eksik". Yok öyle olmadı, bugün şans eseri gözüme çarptığı üzere kendisini bir poşetin içinde bulup arkadaşlarının yanına teslim ettim. Mutluyum gururluyum. Sırada ikincisi var. Ama finallerden sonra. Bak hakkaten...


Bu haftasonu dinlenme, sınavlara hazırlık. 3 günde 3 bilinen film izliycem dedim kendi kendime. Birini bugün hallettim ki, izlemediyseniz izleyin: Crash:



Ödül aldığı kadar varmış. Eğlenceli, gaza getirici bir film değil. Ama insan değerlerine dair güzel değerlendirmeler, gösterimler var. Gerçekler var, anladığım kadarıyla. Tabii ben o gerçekleri ne kadar biliyorsam?

Bu yazıya çok güzel bir fotoğraf çekip ekleyecektim, ama 10-15 çekimden sonra anladım ki evdeki ışık, araç-gereçler yeterli değil. Neyse, başka zamana.

*: Penguen'in bu haftaki sayısında MetÜst'ün döktürdüğü bir söz. Çok pis çalarım.

Salı, Kasım 21, 2006

www.galist.org

Açılsa mı, açalım, açmaya hazırlayalım, açılabilir mi, açabiliriz derken sonunda kaba taslak bitebildi. Şöyle bir şeyler:


Eh çorbada tuzum yok denemez :P

Alçak gönüllü yazarcığınızdan duyurular..

Pazartesi, Kasım 20, 2006

Motorola Linux Mobile Phone ( nam-i diger 'MING' )

Selamlar, selamlar, mahraba.. Efenim yine bir teknoloji yazisi ile karsinizdayim...

Simdi bu teknoloji geyigi nedir? Bugun teknoloji manasinda neredeyizdir? ve de bu teknolojinin ne kadar boku cikacaktir? Butun bu sorularin isiginin mina koyup dogrudan ilginc buldugum bu telefona gecmek isterim...

Motorola A1200







Simdi bu telefon oyle bisimis ki arkadaslar, hic bi ozelligi yokmus Linux Mobile OS lu olmasinin disinda :D Ahanda burdan uzerine basiyorum Linux Mobile OS var bu Pocket PC bozmasi telefonda...

Diger ozellikler ve spesifikasyonlar ise zerre umrumda degil cunku cok degisiyor bunlar, takibi zor.. Sunu soylemek icin actim, hemen de kapayacam; Linux artik sadece armish' in odasina degil, insanlarin cebine de giriyor yavas, yavas...

Hayir, Linux disinda bu telefonda en cok begendigim sey ise kesinlikle o harika 'Saydam Kapak'.. Ikinci olarak da cok sik durusu + tasariminin zerafeti ama o kadar onemli diil.. Ya boyle tatli bisey var mi? Hem cizilmeyecek, hem de ikinci, zikik bir harici ekrana ihtiyac duymayacak? Tobeee.. Simdi bu telefonu cebinde soktugunu dusun ( biraz kiz irisi kabul ), farzet telefon caldi, cikardin aaa fistik kabugundan gemiler yapmak ( arkadaslar erman da der ) ariyor, hem de sen bunu nasil anliyorsun? Resimden tabii... Peki bunun icin salak 10x10 piksel bi ekrana mi baktin yoksa, gotunde ustune oturula kalkila, elinle ayaginla cizdigin ekrandan mi gordun? Hayir efenim, sen bunu hafif mat ve de ustunde kulakcalik da bulunan ( kulakcalik ?!? isim bulamadim len.. ing: "earpiece" ) olan bir saydam sey araciligi ile, tabir yerindeyse, essek kadar bir ekrandan ( 320x240 galiba, 260k bi de ) gordun... E nooldu, mutlu olmadin mi? Oldun.. Iste teknoloji budur arkadas, baktin mi mutlu edecek... Ozellikmis neymis , ole degil bu isler... Once o aletle gurur duyacaksin, onu seveceksin, aileden biri gibi hissedeceksin..

Her neyse, telefon guzel, amerika guzel, Edam da guzel bayagi :D e yakinda Nintendo Wii de alacam, gelincede size de oyanatacam :D kilicli, milicli, ' ya hakketen interestin' bi telefonmus baba, coooll ' diyenlere adres vermemekle beraber, sadece ilgilenenlere su linki 'post' ederim:

Telefon Ozellikleri
Telefon Satici Yorumlari

Telefon Yiyici Yorumlari

Saglicakla efenim....

Perşembe, Kasım 16, 2006

An old man dies. A young girl lives. A fair trade.



Yok yok, siz benim gibi bir eşşek değilsinizdir! Yani eminim ki, çizgi romanlara bayılan biri olarak Sin City'i hiç izlememiş olarak yatağa yatmassınız.

Öyle böyle, şaka maka hiç fotoğraf çekmiyorum bu sıralar. En kötüsünden Antep'i bekliyorum. Olacak bir şeyler, sabırlanınız.

Tavsiyelerimle

Çarşamba, Kasım 15, 2006

deneysel bir çalışma

beyler yazılarınızı çok fazla dikkatlice olmamakla beraber okudum.herkesin ne demek istediğini tam olarak anladım dersem yalan otoriteleri bana götüyle güler sanırım.lanet olasıca abimle kavga ettiğim için bilgisayarı fazla kullanamıyorum dolayısıyla yazılarınızı ancak bugün okuyabildim ve aklıma dün gece uyuyamadığım için yazdığım yazı geldi.metinin tabiriyle ancak metinin kullandığı anlamda olmamakla beraber başka bi boyuta geçmeye çalıştım sanırım ama bi boka benzemedi valla.yorumlarınızı bekliyor ve sizi aptal yazımla başbaşa bırakıyorum:



şu kitabı yaklaşık 1.5 aydır bi türlü okuyamadım.arada bi kitap bitirdim.mola vermek istedim.yazarla alakası yok mola vermek için okuduğum kitapta aynı yazarın.sadece bi türlü devam edemiyorum.neyse konu bu değil kitap okumadan uyuyamıyorum o kitabı bitirmeden başka bi kitapta okumamaya karar verdim.bu yüzden ilk yazımı yazmaya koyuldum.aslında diğer kitapları okumamak konusunda kendimle yaptığım anlaşma yüzünden kendi kitabımı yazmaya karar verdim.evet itiraf ediyorum son okuduğum yazardan çok etkilendim bu yüzden biraz da onun gibi yazıyorum.bu benim kelimeleri tek tek inceleyen kıl üslubum değil.pata küte dalıyorum yazıya konuşurmuş gibi.konuşma dilinde yazı...hangi konuda yazacağıma karar vermedim.dedim ya zaten konuşma dilinde yazıyorum.bi açık oturumda diilseniz konuşacağınız şeyleri,kullanacağınız sözleri çok da önceden planlamazsınız.bu da öyle bir yazı işte.konusunu kendisinin bulmasını istediğim bir yazı.hadi yazı güveniyorum sana bi yerlere gidiceksin.ama gidecek yer bulamayıp bugün hocayla kavga ettim,okulda tanıştığım kız çok güzeldi gibi salak saçma hadiselere de gitmeye çalışma.dostlarım seni okurken iyi vakit geçirsin olurmu?sanırım anlaştık.hayır anlaşamadık çünkü hala dalgalı zihnimde sığınacak bi konuya ulaşamadım.biraz daha düşünüyorum ama hayır hala değil.bulana kadar yazıcam.amına koyim bulamıyorum yaa.çünkü konuyu düşünüyorum.düşünmemem lazım galiba kendiliğinden gelmesinimi beklemeliyim?sanırım doğal olması için bu gerekli.yoksa önceden düşünülüp seçilen bi konu nasıl doğaçlama yazılabilirki.konuyu düşündüğün gibi yazacaklarını da düşünmek zorunda kalmazmısın.ama benim amacım bu değil düşünmek değil demin yatağımda da düşünüyodum ama inanın bana uyuyamıyodum.bu yüzden kaç senelikti bu bi sn kuracağım cümleye başlamak için 2006 dan 99 u çıkarmam lazım hah evet ne diyodum bu yüzden 7 senelik bu külüstürün neydi o düğmenin ismi powermıydı dvdnin kumandasında power yazıyodu o işarette ama nedense bilgisayarın "üstüne çizik atılmış O" nun olduğu düğmesinin isminin aynı olduğundan emin değilim şu anda.evet o düğmeye bastım işte.kuralsızca yazmak istedim kendimi kaptırmış durumdayım şu an sadece yazmak istedim ilk yazımı yazmak…belki de konusunu buldu şu an bilmiyorum siz karar verin.kuralsızca yazmak demiştim dimi evet o kadar kuralsızca yazmak istedim ki word belgesi gözüme daha ciddi göründüğü için yalnızca metin belgesi açtım.bembeyaz ekran bana daha kuralsız göründü.beyler pek uzatmak da istemiyorum sanki bu yazı pişti gibi geldi bana yakmak istemiyorum yazıyı.konusunu bulmaktan bahsetmiştim bilmiyorum buldumu şu an içimden bu son cümlelere güzel tasvirler yerleştirmek geliyo ama hiç düşünmeden ta ka ta ka ta ka yazıyorum düşünüp yoğunluğu bozmak istemiyorum tarzı değiştirmeden yazıyı noktalıycam.duraksamak istemiyorum.sanki 100 metrelik koşu gibi olsun yazı kendini bitirsin klavyenin başından bi anda nefes nefese kalkmak istiyorum.üstüne bir sigara yakacağıma kesinlikle eminim.hayır emin değilim çünkü son zamanlarda gene böyle canımın çok sigara istediğini sandığım zamanlarda tam çakmağı sigaraya götürürken geri vazgeçiyorum garip bi tiryakilik.zaman geçtikçe daha çok tiryaki olunması gerekirken gittikçe sigaradan daha da çok soğuyorum.bi tat aldığım sigara vardı ondan da tat almamaya başladım bilmiyorum neden.neyse sanırım yavaş yavaş süblimleşiyorum evet yoğunluğum azalıyo.tam güzel bi tasvir yaptığımı düşünürken bi önceki cümlemi bi daha okudum yavaş yavaş süblimleşilmezki bu iş zaten yavaş olsaydı önce sıvı sonra buhar olurdum eğer katıdan direk gaz oluyosam bu demekki hızlı bi değişim.neyse arkadaşlar performans düştü farkındayım son metrelerdeyim.dayanın 3 metre 2 metre 1 metre.....

sınavlar dolayısıyla 24 saat ara

hacılar yarın sabah bu sattlerde ardarda 2 adet taşaklı sınavım var,bu sebebpten diğerleri kadar uzun ve onlara cevap niteliğinde yazamıycam.

ancak şunu gördümki ben ne dmek istediğimi tam olarak anlatamadım..çünkü tarif edemiyeceğim şeyleri bu dünyadan kelimelerle anlatma durumundayım...aynı zamanda bu fiş çekme olayı da sonsuza kadar olmak zorunda da değil.bilmiyorum belki 1 gün gider geri gelirsin,yada 1 saniyee,burda zamanın önemi varmı veya zaman varmı?
sonuçta zamanda yine bizim ürettiğimiz bir şey..
bunu direk ölmek anlamında algılamayın.sadece geçişlerden bahsediyorum ve haliyle bu dünyadaki halin buna engel olacak.kendini sıfırlamak gibi.yeniden doğmak gibi.farklı bir yerde,,farklı bir boyutta
şunuda belirteyimki bu mevzu daha önce düşündüğüm bir mevzu da değildi,bişeyden etkilenip da yazmadım,,bilim ve din in birbirine ters düşmediği veya düşemeyiceği bir çözüm bulur gibi oldum.mesela biyerde biriniz gerçek demiş.

soruyorum nedir gerçek?bilen varmı yada tanımlayabilecek

yine erman isnsan aklının acizliğinden bahsetmiş...

bunu en iyi arman bilir...aklımızın kaçta kaçını kullanıyoruz???
ve kullandığımız şeylerde neler?bence aklımızda telefon numaraları tutuyoruz,yemek isimleri,anlamını bile bilmediğimiz birsürü saçma kelime.

e=mc(kare) gibi bir şeyden bahseden bir adamı o zamnanın dünyasında kaç kişi anlayabilirdi.veya hala kim bu seviyede düşünüp bişeyler üretiyo.ve yine bu adam telefon numarasını ezbere bilmiyormuş niye acabaaa...

ben artık düşündüklerimin düşünce olarak kalmasından sıkıldım,artık bunun maddi manevi sonuçlarını görmek istiyorum..ve şuna inanıyorum ki çok ileri düzeyle gidildiğinde,,bu evrenin sırları,dinin sırları,bilimin sırları kesişiyor.yani aynı şeyden bahsediyor,ama hepsi bunu fgarklı algılıyor anlatıyor.

mantık olayınada biraz kısaca deyinicem.bir örnekle açıklayayım.bir ataist adam düşünün.ataistler materyelizme inanırlar.ilk etapta banada mantıklı gelmişti bu maddecilik.herneyse böyle bir kişinin mantık süzgeçi nasıl işler.niye bu admalr eli bıçaklı katil olmuyorlar veya dünya düşmanı falan olmuyorlar.şunu demk istiyorum inanmayan adamalrın bile bir karar mekanizması var(normal de birçok insan anlayamadığı konularda dine sığınııp,eller yukarı misali işi bitiriyıor)ama bu adamlar nereye sığınıyor.cevap mantık mı? bence hayır değil.birde şu açıdan bakalım.bizim iyi kötü ayrımını yapmamızı ne sağlar(iyi kötü meselesi de karışıkta ona sonra deyineyim)en mantıklı cevap bence hormonlarımız olabilir.sonuçta hormonal dengesi bozulan insanların ne hale geldikleri ve yine annelerin hormonal olarak ne kadar şevketli oldukları ortada.demekki matık,sadece bir sonuç hakkında beynimizle yaptığımız bir yorum.yine bu yorum ne yazikki öncelikle kişisel kabiliyet boyutunda sınırlanıyor,sonrada haliyle bizim boyutumuzdaki verilerle sınırlı kalmak durumunda. .biraz tavuk yumurta olayına döndü.

yav harbiden bu yazarlık büyük sanat,,kardeşim kelime dağarcığımız mı sığ anlamadım ama kelime yetiştiremiyorum yzarken,biyandanda kafamda şunu da yazıym dediklerimi unutuyorum yazarken.

aslında aklından geçenleri boşaltabileceğin bi bellek olsa ne iyi olurdu.yatarken boşaltıp yatar sabah geri takardın.internete koyar size yollardım.
bu yazı olayı sıçış,çünkü daha sadece giriş yapabildim 24 saat içinde sizin yazıları sakin kafayla okuyum kapsamlı bir yazı yazarım.
birde az önce kargo geldi kutsal topraklardan,,buram buram lahmacun kokusu geliyor kutunun içinden..cezbediyor beni...

acaba daha önce et diye birşey duyup görmeseydim. bu koku bana yine cezbedici gelirmiydi

birde ekleyeyim o düşünüyorum öyleyse varım olayı biraz< daha farklı.var olmaktan ne kastediyor adam.bence dünyevi bedenden bahsetmiyor.adam aklım var mantığım var hormonuım var o zamn varım dememiş.offf oofff bu konuda çok uzarrr.ben kayarrr mutfağaa...

anlamlı bir sözle bitiriyorum

DOĞRU,,YANLIŞ
GERÇEK,, YALAN
FARKETMİYOR ASLINDA
DÜNYA DÖNER GEÇER ZAMAN
HİÇBİRŞEY KALMAZ ARDINDA.....

WYSIWYG

Mahrabalar yigenler,

Konular cok uzamis, cok dallanmis budaklanmis... Gordum, okudum, kismen anladim, kismende sadece yazarken ne hissettiginizle ilgilendim.. Oncelile sunu soylemek isterim ki ( baslikta da bu var ):

" What You See is What You get"

Hadi bakalim burdan yakalim.. Boyut tartismasi, burda olmamak, fis cekmek, enerji kesmek... Simdi bu konu cok karisik oldugu gibi metinim vede armanim, bizim su anki dusunce sistemlerimiz vede Zeka-Mantik kapasitelerimizle oyle kolay kolay algilayabilecegimiz seyler degil.. En basitinden Metinin ornekledigi baska boyut veya boyutlar..

Daha once mailde de soyledigim gibi, iyi guzel hep beraber dusunelim, asalim ama su da bir gercek ki biz aslinda emrine iri yari bir et parcasi verilmis Beyinlerden (Mantiklardan) baska birsey degiliz... Bedenlerimiz bizim su an icin en anlamsiz ve belkide en zararli parcalarimiz.. Degilmi hersey onu memnun etmek amacli? Degilmi hersey ona hizmet etmek amacli? Biz, bana gore, yuruyebilen ve nefes alabilen beyinlerden ibaretiz sadece.. Her ne yaparsak yapalim, her ne karar verirsek verelim onun sayseinde ve de tabi ki onun ve onun onculerinin yarattigi temel mantik ilkelerine dayancak ve yine bizi oldugumuz yerde cevirecektir.. Illa orneklersem, biz bir arabadayiz ve bu dandik oldugunu dusundugumuz arabadan inmanin tek cozum oldugunu dusunup, bunun yolunu da maalesef arabanin fonksiyonlarinda ariyoruz.. Gaza basmak, vites degistirmek veya direksiyon sallamak bizi bu arabadan cikartamaz ama ne yazik ki bunun boyle oldugunu goremiyoruz, bilmeiyoruz cogumuz. Hepimiz biliyoruz ki arabadan inmemiz gerekiyorsa o araba durmali, oyle veya boyle durmali.. Calisan, giden bir arabadan degil inmeye calismak, kafamizi uzatmak bile bize zarar verebilir. Bu cok acik.

Eee, bekleyelim mi o zaman arabanin durmasini? Hayir hic gerek yok bence. Hatta bence tartismanin ekseni yanlis. Bu noktada 'armish' e katilmadan edemiyecem. Bu arabada su an mevcuduz ve yapabilecegimiz tek sey, araba durana ve biz inene kadar ( farkli bir boyuta gecis ) kendi dunyamizi kesfetmek...

Ewt fiziksel zevkler, ewt ruhsal zevkler.. Madem ki varligimiz belli ve madem ki ben "dusunuyorum oyleyse siciorum" modundayim, o zaman olsa olsa ben zekami ( ki guvenirim kendisine, en az sizinkilere guvendigim kadar ) yanlis kullaniyorum.. Elim(iz)de cok ama cok guclu bir silah var. Bu dunyada - nasil veriliyor hic girmeyecem - cok az kisiye verilen bir yetenege sahibim(z) ve bunu biliyorken buna ihanet edemeyecegime eminim. Yapmam gereken seyin bana sadece aci ve sikinti getirdigini dusundugum bu silahin kullanimini dogrulamak oldugunu dusunuyorum...

Nedir bu dogrulamak? Bilmiyorum acikcasi ama suna eminim ki bunu sadece ders/is gibi maddi islerde iyi kullanalar en azindan baskalarini mutlu edebilme gucune sahipler.. Bizim mutlulugumuz cok daha baska seylere bagli olabilir veya olmayabilir ama madem birilerini bu sekilde sevindiricem ( en azindan annem/babam, ek olarak ailem -cor, cocuk ) o zaman sunu goruyorumki bu bir alternatif.. Yine de bu konuda en cok canimi sikan sey de bunun bir tur genel gecer kaideler uzerine dayanan bir onerme olmasi ve bunun beni mutlu etme ihtimalinin dusuklugu.. Daha oncede cok soyledim, benim ve bizim gibilerin amaci bu degil olmamali.. Fakat benim sundugum sey cok farkli; diyorum ki dusunmek, akilli olmak ve onu kullanmak kotu degil, hatta rahatsiz edici bile degil. Biz bu konuda birseyleri yalnis yapiyoruz o kadar... Bunu bulucam ben, ben buna kararliyim.. Nerde, nasil kullanmam gerektigini anladigim zaman bu dunya bana hizmet edecek, ben ona degil..

Simdi ilk cumleme gelelim. WYSIWYG. Gerceklerde ve gerceklerle yasiyoruz arkadaslar, untumayalim. Maneviyat ve nedencilik cok ama cok karmasik ve guclu konular oldugu kadar, soyutlar da ve her zaman gerceklere birebir uyusmuyorlar.. Ben ruhumu bunlarla beslemektan vazgeciyorum artik. Benim keyfim ne olucak onu da simdiden bilmiyorum ama yine de, soyledigim her seye ragmen, bira - limonlu - masasinda, yanimda Arman ve Metin soyle koyu bir sohbete dalmisiz nerden nereye diye, konustukca konusuyoruz, laf lafi, onerme onermeyi aciyor :) var mi boyle keyif allaasen soyleyin yaa...

" Ignorance is bless " den cok " Dusunuyorum, oyleyse varim " ( ek olarak " Madem varim, oyleyse yalarim " da var) ciliktan yana kayiyorum galiba.. Ben dusun dunyamdan memnunum, yasadigim boyuttan da.. Yani cozumun degisim oildugunu dusunmuyorum, oyle dusunsem 'Windows' ( MacOS veya Linux da degisim olarak gorulebilir ) oldugumu kabul etmis olurm ki bence degilim. Bu kadar kolaya kacmiyacam.. Ben varim ve burdayim, isterse krali gelsin, nah surdan suraya kiprasmiim...

Saglicakla...

Bir cevap niteliginde

Metin'in su yazisina cevaben yazdigim ama yorum kismina uzun oldugu icin alinamayan bir metin:

Oncelikle hos gelmissin, hos yazmissin sevgili dost :)

Yazini birkac kez okudum, ama yine de kacirdigim noktalar varsa bana soyle.

Ilk olarak, aklin fisini cekmekten bahsediyorsun. Dusunuyorum -aklimla-. Eger aklin fisini cekersek bize -acizlere- geriye ne kalir? Her seyin karanliga gomulmemesi icin akildan ustun "bir sey"in oldugunu varsaymalisin ki, aklin fisini cektigimizde geride kalanlar bizim isimize yarasin; yarayanlar kalici olsun. Bu "bir sey" genel din paradigmalarinda "ruh"umuz oluyor. Gercekten aci ceken/mutluluk duyan veya duymasi gereken "sey". Kendi adima konusuyorum, ruhun olup olmadigi ile ilgilenmiyorum. Ama bu konuda bir karar varmanin bazi diretmeleri var. Ornegin beynimizin fisini cektigimizde geriye "yasam" denilen seyin var olabilecegi bir baska "sey"e ihtiyac duyuldugunu soyledim az once. Fis cekme olayi, bizi olduren bir sey olmamali. Oyle olsa isimize yaramazdi. Ama olmek de sonucta bir fis cekmek. Dolayisi ile yukaridaki yorumumla ve senin yazindan anladigim kadariyla olumden sonra yasama inaniyorsun. Ve bu fis cekme olayi, her insanda hatta her canlida olumle beraber zorunlu olarak gelecegi icin; her canlinin oldukten sonra maksimum bilgi seviyesine ulasabilecegini varsaymis oluyorsun. Simdi buradaki asil sorun maksimum bilgi seviyesinin bize ne kazandirabilecegi? Eger fisimiz cekilmis halde ogrendiklerimiz hayatimizda isimize yarayacaksa, su andan bu dusunce olgunluguna erismeye calismakta fayda var. Eger bu fazla bilgi bize hayatta yarardan cok zarar getirecekse, o zaman intihar gerekli ve su anda yasamamiz bosuna cabalamaktan baska bir sey. Degil mi? Yaptigim bir tez curutme cabasi degil, ama senin dusunce sistemine gore hareket ettigimizde olayin nereye vardigini gostermek.


Simdi su eristigimiz yeni boyutta olabilecekleri dusuneyim. Goruyorum ki, oldukca basit kurallar serisi olan Oklidci Geometri bile gezegenler arasi yolculukta bozulmalara ugruyor. Bu demek oluyor ki, gerektigi gibi hareket edersen (bu hareketin tam detaylarina girebilmem icin bu donemin sonunu bekleyiniz) olcu birimlerimizde bile sorunlar olusuyor. Olcu birimleri, yasamin cogu alaninda isimize yarayan ve bize uzunluk/buyukluk gibi kavramlarin soyutlanmasi icin gerekli onemli bilgiler. Bunlarin ayni boyut icinde dogrulugu yoksa, gezegenler arasi bir yolculukta dogruluk kavramimizi yenilmemiz gerekir. Burada ise tamamiyle baska bir boyuttan bahsediyoruz! Orada gormek, duymak; kisaca algilarimiz olacak mi? Su andaki dogrulumuz orada ne kadar gecerli olacak? Gecerliligini yitiren seyler, bizim orada gormemizi, gordugumuzu anlamamizi engelleyecek mi? Eger oyleyse, biz bir sekilde farkli boyuta gecmeyi basarsak bile oradaki bilgiden/bilgelikten pay cikarabilmemiz oldukca dusuk bir ihtimal olarak gorunuyor bana. Bilmem size de oyle gorundu mu?

Mantik olayina dalalim bana gore biraz da. Mantik dunyevi bir dusunce sistemi sonucta. Dolayisi ile dunyevi yargilari islerken dogru saymak zorunda oldugumuz kurallari bulunuyor. Aksiyomlar ve postulatlarla beraber "bu dogru sayilmasi" gereken seyler mantigin merkezi ve soyle bir bakildiginda oldukca _mantikli_lar da. Su anda okudugun/ogrendigin her sey, bu aksiyomlar uzerinden dogruluga/yanlisliga ulasiyor. Bu aksiyomlarin yanlisligini iddia etmek, su ana kadar edindigin her seyi reddetmek olacaktir. Dikkatli karar verilmesi gereken bir sey. Eger tum dusuncelerimizin yanlisligini iddia ediyorsak, tanimlamiz gereken yeni bir dusunce sistemi olmasi gereklidir. Peki bu dusunce sistemini, eger eski sistemdeki her seyi reddetmissek; beynimizi sifirlamissak, nasil basaracagiz. Iste bu insan aklinin alamadigi bir sey. Bu konunun evrimle ve yasamin amaciyla ilgili de bir aciklamasi var aslinda ama o konuyu bir blog girdisine sakliyorum - pek yakinda. Neyse, simdiye kadar mantik kanunlarini bu dunyada edindiginde hem fikiriz sanirim. O yuzden mantik kurallarinin bu dunyada ise yarayacagi da gozler onunde. Dogrular ve yanlislar kisiden kisiye, zamandan zamana gore degilsebilir ama bunlara karar vermede mantigini kullanmalisin, bundan kacis yok. Her seyin mantikli olmasi gerekliligi kacinilmaz bir mecburiyet; ama var ki mantiklilik degisecektir. Belki degismeyecektir. Ama riski goze almalisin bence. Cunku buna deger.

Dusunce platformu konusunda, ricalarimi sunarim. "Yapilmamis projeler" listesinden bir eleman eksiltmis olduk. Bir de bunu deneyelim. Nasil olsa sikilacagiz yakin zamanda.

Bu arada son sozune gonulden katiliyorum.

Saygilarimla

en iyi düşmanın en son bakacağın yere saklanacaktır.

armanım,
haci bırak sabahı akşamı,olmayı oldurmayı da ben seni daha ilerilere götüreyim.

yen artık bu sabah akşam olayını.bunlar sadece beynimizin bize karşı oynamış olduğu bir oyun.o bize nasıl emrederse onu yapmaktan,onu söylemekten inanamaktan hissetmekten bıkmadıkmı.işte bizim sorunumuz alın size tokat gibi çarpıyom.

bizim savaşımız ne insanlarla nede kendimizle,,bizim savaşımız beyinlerimzle..
savaşın onunla,,şimdiye kadar yaptığımız gibi teslim olmayın...

aha şimdi iyice gaza geldim.
zaten az önce erman aradı 40 dakka konuştuk biraz kaydı adaama.buarada ermana söylüyom mat sınavı yalan oldu ben duaramıyom bari buraya dökeyim içimi.iyi dinle bak manyak mevzulara giriyom.devam ediyorum.

babalar savaşın beyninizle ama nasıl bir savaştan bahsediyoruz burda bu savaşın boyutu ne veya boyutu varmı.peki yada elimizde ne var onunla savaşabilmek için.

bunun tek yolu öldürün kendinizi .elektiriği enerjiyi kesin.bırakın hissetmeyi,duyularınızla yaşamayı.bu boyuttan çıkın.armiş en fazla sana söylüyom ama gene erman sen de anla.
varsa başka uğraşmak isteyen açık herkse.
devam ediyorum,

nedir kendini öldürmek;tabii bıçağı sokun demiyorum.sadece enerjiyi kesin.fişi çekmiş gibi.fişi çekersen bilgisayarda herşey biter aama sonra devam edersin.pek yakışmadı bu örnek ama uğraşmıycam şimdi fazla bu saatte.
ya şimdi şöyle düşünsek.ben harbiden ölsem kan dolaşımı durur hücrelere oksijen gitmez,çürür bozulur,falanda filan....
peki ya ben herşeyi durdursam dondursam yani.zamanı durdurmuş gibi.ölmek dediğimden kastım buydu.beyninizin şimdiye dek algıladığı veya düşünebildiği şeylerin fazlasını düşünmeyin demiyorum.onları yaşayın diyorum.uçmak hoplamak zıplamak değil,bilmediğimiz düşünemediğimiz şeyler var burda.....

umarım anlatabilmişimdir.gerçi anlatmam mümkün değil,çabalamanız lazım.bu şey gibi olmaz, mesala ben işte şu zamanda şu ortamda şöyle yaparım falan.böyle olamaz çünkü hepsinde beynimizle düşünüyoruz ve hepsinden emin olmamız mümkün değil.aynen din konusunda yaşadığımız bizi yiyip bitiren şüpheler gibi.bu şüphe,mutluluk ,gerçek gibi burda tanımlayamadığımız olayları tanımlayabileceğimiz vede objektif olarak sorgulayabileceğimiz,mantık nedir veya ne kadar inanıyorum gibi sorulara cevap bulabileceğimiz.kısacası yine burda tam olarak ne özelliklerle sıfatlarla onları bilmediğimden dolayı tanımlayamadığım bir yer mevcut aslında..

işte burası FARKLI BİR BOYUT

evet bunca zahmet bunun içindi,bunca laf salatası.çünkü sözlerle tanımlanamayacak bişeyden bahsediyorum.aynı zamanda yine düşünerek oalbilecek bişey de değil bu bunu yaşamanız lazım.aynen uykuda dünyaya dışardan bakmak gibi.belki biraz ipnoz gibi gelebilir ama kesinlikle farklı.yine canlandırması açısından söylüyorum kelebek etkisinde adam gidiyodu ya onun gibi.biz bu boyutta kavranamayacak mevzularda sıkışıp kaldık.bunlardan kurtulmalıyız.beynimizden yani kendimizden kurtulmalıyız.bunu lütfen samimi olarak deneyin.sakince durun DÜŞÜNMEYİN.BURDA NEFESSİZ KALMAK GÖZÜ KAPAMAK ÖNEMLİ DEĞİL.size olmadığınızı düşünün demiyorum.kendinizi buna inandırında demiyorum. size SİZ YOKSUNUZ diyorum.ancak bu şekilde bu boyuttan çıkabilirsiniz.

ben size boyut deyince kafanızda şimdi yine bişeyler hemen oluştu bile.mesela 4. boyut nedir bu 4. boyut.bu kadar laftan sonra hala"işte efendim 3 boyutta en boy yükseklik var bu 4 nasıl oluyo,yav 4 ü bulsak 5 hiç bulunmaz "falan gibi düşünen varsa kapatsın bu yazıyı.tabii bende çok bilmiyorum.yardım edin beraber bulalım diyorum.bence kaç boyut olduğu nsaıl olduğu önemli değil,,asıl önemli olan mevzu bizim kendi boyutumuzdan çıkabilmemiz,,,bununda biricik yolu beyninizle mücadele etmekten geçiyor.

aslında ben bugüne kadar işte aklına,mantığına güven o nediyosa öyle yap.en doğrusu onun dediğidir gibisinden triplere giren biriydim.ama şimdi şu soruyu soruyorum...

benim beynim ne gördüki,,ne bildi,,neye ne için inandı...

aranızda aklının alamadığı bişeyden bahsedebilecek biri varmı???

peki aklımız bunu kapasitesi yetmediği içinmi aklımız alamıyor diyoruz???

bu aynen kılıçla savaşan adamların yanında tankla gezmek gibi olabilir veyaa hayatında şeker yememiş birine imam çağdaşta baklava yedirmeyede benzetilebilir..:bb

artık heralde yazının başlığındaki anlamı daha iyi kavrayabiliyosunuzdur.en azından ben öyle ümit ediyorum.

ulan samimi olun gülen falan varsa aranızda yazın buraya.bakın bunca zamandır böyle bir platformu arıyordu gözlerimiz içimizi dökmek için.ellerine sağlık armişim.

alın işte size deli bir mevzu.ve unutmayalım kii.....

KENDİNİ GELİŞTİRMENİN TEK YOLU DAHA İYİ BİRİYLE OYNAMAKTIR

not:alıntıdır...

Salı, Kasım 14, 2006

uzun ince bir çizgi

bir çizgi var ortada,sonzusun içinden geçen.boyu düşündüğünüzden uzun düşünebildiğinizden kısa.ama önemli olan boyumu acaba.bir yanı çok basit,diğer yanı çok karmaşık.bir yanı çok siyah diğer yanı çok beyaz.bir yanı çok acı diğer yanı çok gerçek.bir yanı çok kolay diğer yanı alabildiğine zor.ne mutlu bu çizgi üstünde yürüyebilenlere....
hacılar az önce banyoda icraattayken aklıma geldi.fazla uğraşmadım üstünde.
yorum sizin..
eleştirin,geliştirin,ekleyin,çıkartın ..... kolaygele

Pazartesi, Kasım 13, 2006

Bir deneme...

yavvv naaadar yavanmış bu site.bisaattir bi mesaj atacak diye uğraşıyk aaağaam.ancak yeğen gullanışlıya benziy.hele bekliyek görek

Sabahlar (d)olmasın

Geceyi bu yüzden seviyorum işte. Kaç saattir bilgisayar başındayım, bir sürü işimi hallettim: rapor yazdım, gezilecek sitelere baktım, sisteme genel toparlama, birikmiş e-postalar, atılacak çamaşırlar, temizlenecek çamaşır makinesi, kütühaneden kitap listesi...

Ve işin en güzel yanı, kimsenin araya girmemesi oldu. Kendi kendime , tam dikkat. İnsanın bir şeyler üretebilmesi için en güzel zaman aralığı. Şimdi güneş doğdu, mutsuzum. 4-5 saat sonra uyanıp okula gitcem, hatta yarın bir de Fizik Lab var. Neyse ki yoklamasız dersler diye bir şeyler var da, bu okulun tadı çıkıyor.

Bu arada karar verdim, bugün (Pzt) hayatıma bir çeki düzen vereceğim. Bu sefer kesin. Yazın başından beri çok saldım. Hatta bakınca 2-3 senedir çok saldım. Artık "yapalım abi" adamı değil, "yaptım oldu" adamı olmak istiyorum. İstemekle kalmıyorum, bugün başlıyorum. Ama önce birkaç saat uyku.

yazmışım böyle bir şey zaten önceden: gece, kola, leblebi, soda neyse olsun

Cumartesi, Kasım 11, 2006

Nintendo Wii ( bildigin vii diye okunuyo )

Simdi nasil soylesem nasil etsem bilemiyorum... Arkadas ben hayatimda boyle manyak bir sey gormedim. Yuuuhhhhhh....

( bakiyoruz neyi gormemisim ?? )


Ayrintilara gecelim:

- Simdi efenim zamaninda zaten bu konsolun adi Revolution olarak dusunulmustu, yani devrim, sonradan Wii olarak cevrildi. Nedenleri olarak bazi simgesel seylerin ( iste iki tane ii iki insani, veya makine ve insanin birlesimini temsil ediyor felan ) disinda en onemlisi her dilde nerdeyse ayni okunabiliyor olmasi(ymis)...

- Ikinci olarak Nintendo daha bu PS3 ve XBox 360 fikirleri yeni ortaya cikmisken sessizdi bayagi. Sonralari PS ve Xbox tahmini konfigurasonlarini sizdirmaya basladiginda, Revolutionun adi daha yeni yeni geciyordu. Nintendo cok sonralari verdii bazi tuyolarda, konfigurasyonlarinin ne 360 ne de PS3 le yarisamayacagini kanitladi gibi. Ha en onemli nokta ise su: yanlis hatirlamiyorsam 2005 in ortalarinda Revolution adli konsolun neden Revolution olduunu ogrendik cunku Nintendo 'Wiimote' u ilk defsa basina acikladi. Tabiri caizse ukala bilisim basini ( Oyun dergileri yazarlarindan bahsediyorum, armish den degil :D ) bile bu alet karsisinda dilini yuttu, gotu damaa kurudu... Neden mi? Ya ben dayanamiyorum bu kadar felsefe yeter. Ahanda 'Nintendo Wii' devrimi ve devrimi yaratan alet 'Wiimote'
( ozellile Faruk Cayirgan'a ve de Burak Bnacar'a itaf ediyorum, sictiniz olm siz )

NINTENDO Wii ve E3 fuari tanitim videosu:


Bu da videoda o saga sola sallanan alet: 'Wiimote'


Bunu izledikten sonra hala, yok grafik, yok guc, yok PS3 diyen varsa, onlari da sunu izlemeye davet ediyorum : Nintendo Wii Oyunlari

Oyunsa oyun, grafikse yeterince tatmin edici ( Winning Eleven ve Fifa gerceginden bahsetmeme gerek yok sanirsam - Grafik vs Keyif? ) heyecansa heyecen...

Ha birde kucuk detaylar var tabi ki, mesela:
- Wii Amerikada 19 Kasim dan itibaren satista. Cok pis gaza geldim, ewt, cunku fiyati yalnizca 250$ olacak :) Bu arada tabii ki PS3 fiyati ne bakalim hemen: en basit urun 500$.

- Ustune ustluk Nintendo nerdeyse herseyi herkese standart olarak sunarken, Sony bayaa bi cesitlemis, hatta basic versiyona WiFi koymaya gerek duymamis ( Wii de standart )

Aboooovvvvvv.... Yani uzun lafin kisasi, ek$isozluk ten mi bakarsiniz, youtube dan mi izlersiniz bilmiyorum ama, tum dunya konusuyor arkadas bu konsolu.

Ha tabi bir de Star Wars fanlarina mujdeleri var: Star Wars un Wiimote ile kilic kullanilabilinen oyunu cikarilacakmis, planlari varmis... Aha beyle beyle elini sallayarak isin kilici kullanmak isteyenlere duyrulur ( Star Wars fani deilim ama ne fayda, salliicaz hep beraber )

Saglicakla...

Cuma, Kasım 10, 2006

Haydi oturmaya mi geldik? Sabahlar Olmasin...

Mahraba yegenler,

Valla 10 Kasim falan derken baktim ciddiyetin dozu kaciyor, bir de soyle ki can sikici ama degisik bir video izlemisim ( Binary Explosives -Homemade ) kafam da hafif bozulmus, canim sikilmis, armish in de yazisini okuyunca yine oha felan oldum, ewt.

Her ne ise, ben nesesiz olmak istemiim. Oyle Youtube senin, ek$isozluk benim dolasirken yine su video ile de karsilastim, hazir da V for Vendetta lafi gecmisken, filmi izleyenlere bir tavsiye edeyim dedim...

Bakalim neymis : (ewt Youtube sendeyiz)

C for Cookie



Ha bu arada filmi izlemeyenler veyahut da izlememekte diretenler icinse
( ki bence hakkatten iyi bir film. Aksiyonsa aksiyon, karizmaysa karizma, felsefeyse felsefe, gondermeyse gonderme. Oyle boyle diil mna koyim...) :
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=v+for+vendetta

bu da 'V for Vendetta Trailer' i



Ve de, yine armish in de bahsettigi film, super eglencelik, geyik ama ciddi, entel ama dantel: 'Thank You For Smoking' ( Omer icin tercume: Sigara ictiginiz icin teseekkurler :P ):
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=thank+you+for+smoking

Koydukca Koyuyorum, sevdim bu youtube embedded isini :D

Thank You For Smoking Trailer

Remember, remember the 10th november



Niyeyse az önce çalan sirenleri duyduğumda unutulmaz filmlerin birinden, unutulmaz bir replik geliverdi aklıma:

Remember, remember, the Fifth of November,
The Gunpowder Treason and Plot...
I know of no reason
Why the Gunpowder Treason should ever be forgot...

But what of the man? I know his name was Guy Fawkes and I know, in 1605, he attempted to blow up the Houses of Parliament. But who was he really? What was he like? We are told to remember the idea, not the man, because a man can fail. He can be caught, he can be killed and forgotten, but 400 years later, an idea can still change the world. I've witnessed first hand the power of ideas, I've seen people kill in the name of them, and die defending them... but you cannot kiss an idea, cannot touch it, or hold it... ideas do not bleed, they do not feel pain, they do not love... And it is not an idea that I miss, it is a man... A man that made me remember the Fifth of November. A man that I will never forget.
Erman'ın da güzel yazısından ve Evey'nin bu sözlerinden sonra bana pek bir şey kalmıyor herhalde.

Acınızı paylaşıyoruz efendim...

10 Kasim'i aniyoruz ama ya Ataturk...??


Efenim yine bir 10 Kasim'a geldik... Ulu onderimizin olum yildonumu bugun ( gerci burda daha degil ama ). Herseyden once uzgunuz, elemliyiz bugun...

Ulkemde soyle 2 saat sonra bir siren esliginde saygi durusu olacak, 1 dakika surecek... Lise gencligi dersten cikarilip, siraya sokulacak, saygi durusundan sonra derse devam ettirilecek... Ayni olay tabi ki ilkokul ve ortaokulda da olacak ( evet biliyorum ilkogretim, 8 yil, iyi guzel... )

Ha, simdi asil meseleye gelelim; ne yaptigimizi, ne icin ve de kimin icin yaptigimizi gercekten biliyor muyuz? Isin cok da felsefesini yapmak niyetinde degilim ama burda bu yazdiklarimi okuyan ve yakin zamanda ogrenci de olmus bir ademoglu benim ne demek istedigimi anlayacaktir herhalde...

Ne yaptik? Ataturk'un bir gokyuzune, bir de dogrudan objektife bakan iki meshur fotografini her okula, her sinifa asip, Genclige Hitabe'yi ezberletmekten baska ne yaptik? ( tamam, biz ezberlemedik ). Gercekten merak ediyorum, nasil anlamaya calistik onu? Universitede de, hatta hayati boyunca okumayanlar var biliyorum ama hic kimsenin ciddi ciddi okumadigi, bilmedigi zamanlarimizda (ilkokul ozellikle) nasil doldurulduk? O buyuk insani nasil tanidik? Ben sayayim hemen:

1- 1881, Selanik, Zubeyde Hanim, Ali Riza Bey...
2- Semsi Pasa, Askeri Lise, Kemal ve Musafa Kemal olmak...
3- (Hizli bir gecis ile) 1. Dunya savasi ve kac muharebe kazandigi...
4- Bandirma Vapuru ne kadar virane (Vapur?!?) ve Samsun'a basilan ayak...
5- Akabinde Kurtulus Savasi ile ilgili istatistiki bilgiler ?!?( tarihi, kac kisi oldu, kac ulke katildi vs...) ve TBMM vs...
...

Bunlarin disinda da tarihler, isimler seklinde devam ediyor. Ne yalan soyleyeyim, beni cok sikardi bu anlatinlanlar, tarihti sonucta, ne olabilirdi ki? Ama baska bir sey olmaliydi sanki, bir seyi unutuyorduk sanki. Nihayetinde Ilkokulda izledim "Sari Zeybek" i... Cok detayli ve capli bir belgesel olmasa da, "Sari Zeybek" i izleyince oha felan oldum :) Ilk o zamandir belki de kim bu adam gercekten diye sordugum. Neden mi? Cunku orda Mustafa Kemal vardi. Bildigin insan. Dahi, onder, hazircevap vs... ama senden benden biri. Efsaneleriyle veya sadece duvardan bana bakan tablosuyla degil, kim olduguyla ilgilenmistim ilk defa...

Cok uzadi bu konu ve cok da uzar. Dertliyim bu konuda, anlasiliyor. Onu degil de, baska birini analtmislar gibi geliyor simdi bana. Benim, onun nasil bir insan oldugunu, neden yuzyilin dehasi oldugunu ve nasil boylesine bir devrim yarattigini anlamama yardim etmedi ne tarihler, ne saygi duruslari, ne de tablosu ama simdi yavas yavas ogreniyorum ( galiba, bak yine yutuyor da olabilirim ). Hem hakkinda biraz daha cok sey ogrendikce, hem de biraz daha olgunlastikca belkide oturuyor birseyler. Belki de her 10 Kasim'da o kis kis gulenleri gordukce... ( valla butun kis kis lardan bahsediyorum, kim ne anlarsa )

P.S.: Tam link vermelik olmus, bakiyorum da. Ama yok maalesef link, vermiyecem...

Tavsiye Soundtrack - Queen of the Damned



Benim favorilerim:

"Forsaken" - http://www.youtube.com/watch?v=fAE4Y8ItOTA
"Slept So Long" - http://www.youtube.com/watch?v=BTv2j2AhLx4
"System" - http://www.youtube.com/watch?v=r2eR6kwmFJk

Hiçbir şey ifade etmediler mi? Öneriler:
*) Sözlerine bir göz atın
*) Dişinizi sıkıp filmi izleyin
*) OST'nin hepsini indirip, Loop'a bağlayın!

Bak, valla çok güzel şeyler söylüyorlar...

Bu arada yazdıklarınızı göndermek için "Publish Post"a basmanız gerekmekte, ey Ahalli!

Thank you for smoking

Burada Film Ekimi'nde kaçırdık, sonra DC'den indirip zamansızlıktan izleyemedik ama dün cici cici rahat rahat izleyebildik sevgili Erman'ın da özellikle tavsiye ettiği filmcağızı. Hakkatten hoştu, zaten direk bize hitap ediyor. Metin de sever bu filmi ama o kadar da değil. Fakat, nacizane görüşüme göre adam hakkaten iyi konuşuyor. Bizde de böyle bir şeyler eksik ama dur bakalım, ne zaman anlayacağız?

Perşembe, Kasım 09, 2006

Eyyy yuce Galdirim ahalisi...

Galdirim ahalisine selam ederim oncelikle... Jake La Motta kim ? :D Hayir herkes turkce konusuo ,ben anlamiorum ki kim turk kim yabanci... Her neyse, Erman ben bu arada... 'Galdirim' in basit bir blog sitesi deil, bir ugras, bir amac olmasi dilegiyle noktaliyorum bu ilk 'post'umu... Hayirli ola, kolay gele...

P.S. :
Bu post, sanki beyle daha bi grup ici manali oldugu icin okurlardan sey ederim -varsaniz tabi su anda?!?

Salı, Kasım 07, 2006

Bissss...

Gördük, okuduk hatta çok kıskandık. Biz de bir tane açalım dedim, ve açtım. Şimdi de bir şeyler yazmak kaldı, ama o da en zoru değil mi zaten hep?

haydi rastgele