Sayfalar

Cumartesi, Mart 01, 2008

Konuyla ilgili yazılmış binlerce eleştirel ve gerçek hikayeden biri - 2. Bölüm

Nerde kalmıştık? En son yurdun önündeydim sanırım. Saate baktım 16.50. Ptt'ye yetişip posta göndermek için pek geç bir saat. Mecburen İngilizce kursuna yöneldim. Erenköy'e gitmem gerekiyordu ama dolmuş durakları epeyce uzaktaydı. Taksi ile gitmeye karar verdim. Ne kadar tutabilirdi ki altı üstü? Bu soru, kursun önünde taksiciye uzattığım 20 ytl ile cevaplandı. Böylece bu iş için harcadığım para, notere ödenenle beraber 50 ytl'yi geçti. Sanırım biraz hatalı bir mesafe tayini yapmışım. Konuyla ilgili o güne ait çalışmalarım böylece son buldu.

Şimdi senedi postalama işini halletmem gerekiyordu. Senedi tasdik ettirmemin üzerinden birkaç gün geçmişti. Verilen ek sürenin halen devam ettiğinden emin diildim. Kredi ve yurtlar müdürlüğünün de web sitesinde bununla ilgili bir bilgiye rastlayamamıştım. Şansımı denemek istedim ve Kadıköy'e gitmek üzere hazırlandım. Evden çıktım, durağa vardım ve otobüse bindim. Haydarpaşa Garı'nın önünden geçerken senede bir göz atmak istediğimde postalamak üzere Kadıköy'e indiğim senedi antrede unuttuğumu farkettim. Bu unutkanlık konusuna da bir antiparantez açmak istiyorum. Son günlerde garip bir unutkanlık çöktü üzerime. Çok acaip şeyleri unutur oldum. Arabadan indiğimde kapıyı açık unutmak, evden çıktığımda cüzdanımı ve telefonumu evde unutmak gibi bir sürü örnek verebilirim. Bazen endişelenmiyor değilim bu duruma. Kafam biraz karışık sanırım. Her neyse; konumuza dönelim. En son senedi evde unutmuştum. Saat 16.30 olduğundan eve dönüp senedi mesai bitimine yetiştirmek imkansızdı. Bugün de böylece geçmiş oldu. Birkaç gün sonra nihayet Kadıköy'e inip senedi göndermeyi başardım. Tabii sürenin bitip bitmediğinden emin değildim. Sadece şansımı denemek istedim. Yoruldum, bu bölüm 2 olsun...

Cuma, Şubat 29, 2008

Konuyla ilgili yazılmış binlerce eleştirel ve gerçek hikayeden biri - 1. Bölüm

Birkaç ay önce Burak efendi aklıma öğrenim kredisi alma işini soktu. Ne yalan söyliym iyi de yaptı cidden. Sağolsun, şu an hesapta 320 ytl var. Bir de 3.5 senedir öğrenim kredisi almadığım gibi çıkartmadığım akbil var. Belki de milyar zarar ettim ne gerizekalı adamım. Fakat bu son dönemimde bu iki konuya çözüm getirerek önemli bir maddi açılım yapmayı kafaya koydum. Bu süreç biraz sancılı oldu tabii. Türkiye'de kafasına bir iş koyup eyleme geçtiği anda önüne engeller çıkan her insan gibi benim de önüme ufak tefek engeller ve garip tezatlar çıktı. Biraz bunlardan bahsetmek isterim.
Serüvenimiz Burağın internetten yaptığı başvuruyla başladı. Daha sonra bir bekleme süreci ve benim her bekleme sürecinde yaptığım gibi yine biraz fazla beklemem yüzünden başvuru tarihinin kaçırılmasıyla devam etti. Umudumu kaybettiğim ertesi günlerden birinde, hatırlamadığım bir sebepten okulun içinde deli danalar gibi koşarak duyuru panosunun önünden geçerken son anda duyuru panosuna asılı olması hasebiyle başlığı duyuru olan bir duyuru gözüme çarptı. Bir an acaba diyerek yavaşladım ve okumaya başladım. Evet, senetlerin teslim süresi uzatılmıştı. Kendi kendime bunun bana hayatımda ilk defa bir işin sonuna kadar peşinden koşup başarmak için verilmiş bir fırsat olduğunu düşündüm. Bu sefer çok kararlıydım. Bütün işlerimi bırakıp öğrenci işlerine yöneldim ve senedimi istedim. Tabi ki öncelikle kalın bir listenin içinden adımı bulup imzalamam istendi. Hallettik. Senedi teslim aldık.
-Ee şey, ben şimdi bunu napıcam?
-Size bir kağıt verdik bakın orda yazıyor.
-Hımm nerde acaba göremedim?
-Dikkatli bakın orda yazıyor.
-Peki!
Eve geldim, koca bir usul-ü erkan kağıdı. Nefret ederim böyle şeyleri okumaktan. Yine bulamadım. Tamam tembelim kabul ediyorum. Ama nolur biraz yardımcı olsanız. Tekrar okula telefon açtım.
-Ya ben bu senedimi aldım da bunu napıcam bilmiyorum ben?
-Size bir kağıt verdik orada yazıyor.
-Ben göremedim orda?
-Notere tasdik ettirip, kredi ve yurtlar müdürlüğüne teslim ediceksiniz!
-Peki iki saattir neden söylemiyorsunuz!
-Çünkü kağıtta yazıyor!
-Söyleseniz ölürmüsünüz artistmisiniz!
-Ne biçim konuşuyosun sen ya!
-Kes lan!
Evet, tahmin ediceğiniz gibi daha fazla tartışmak yemedi ve telefonu suratına kapattım. Halen kendisinin nefret dolu bakışlarına muhatabım. Her neyse; şimdi öncelikle Kadıköye inip bir noter bulmak gerekiyordu. Açıkçası ondan kolay birşey de yoktu. Kadıköye indim, kolayca noteri buldum ve tahmin ettiğimden kolay bir şekilde ücretini ödeyip senedimi tasdik ettirdim ve sordum:
-Kredi ve yurtlar müdürlüğünün yerini biliyor musunuz acaba?
"Altunizade'de, Capitol'ün ordaymış galiba" cevabını aldıktan sonra dolmuş duraklarına yönelip, Altunizade dolmuşunu buldum. Hava pek yağmurlu, yerler çamurlu ve "dolmuş" taşmıştı. Bindim, yağmurun uzattığı sıkışık bir yolculuktan sonra Capitol'e vardım ve hiç bir zaman gocunmadığım gibi yine yer sordum. Birkaç olarak nitelendirilemeyecek kadar fazlaca "bilmiyorum" cevabından sonra birisi hala orada olduğundan bile emin olmadığı, pek eski olduğunu söylediği bir yurdun yerini tarif etti. Söylediği yöne yürümeye başladım. Yolda sorduğum üç kişi daha tarifi doğruladı ve bu yol yurdun Capitol'ün yanında olduğunun fazla küçümser bir ifade olduğunu gösterir şekilde yaklaşık 1.5-2 km ve yağmurun altında tahminen 20 dk kadar sürdü. En sonunda yurdu buldum. Güvenlikten geçtim ve gösterilen binaya girdim. İçerde idari işler gibi bişey yazan kapıyı tıklattım. Ses çıkmadı. Açmaya çalıştım, kitliydi. Sinirlendim, zorladım. İçeriden biri kilidi açtı ve şaşırmış bir ifadeyle "buyrun" dedi. "Öğrenim kredisi cart curt" diyince "valla bilmiyorum ben mesai bitti" dedi. Baya bir sövdükten sonra üstünde yurt müdürü tabelası olan açık kapıyı gördüm ve içeri girdim:
-İyi günler, ben öğrenim kredisi senedimi teslim etmeye gelmiştim.
-Ooo o bitti süresi geçti onun.
-Süre uzamış ama?
-Onu buraya veremessin artık. Ankaraya postalıycan.
50 dakika önce Kadıköyde, ptt'ye 5 dakika mesafede olduğumu düşünmem, dışarıya çıktıktan sonra resmi kurumlar için kullanıldığında suç mahiyeti teşkil eden bir çok uzun cümleyle devam etti. To be continued...

Perşembe, Şubat 28, 2008

...

Bir kibrite bakan hatırası kalır en sonunda geriye. Çakarsın kibriti atarsın tüm hatıraların üstüne. Yanan fotoğraflardan birini alır sigaranı ateşlersin. İşte o zaman hatıraların da bir sigaralık, sigaranınsa beş nefeslik ömrü kalır ancak. Allah rahmet eylesin...